Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump tarafından imzalanan yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, küresel ekonomik ve finansal dengeleri derinden etkileyecek “Önce Amerika” gündemini merkeze alarak piyasalarda yeni bir belirsizlik dalgası yarattı. 6 Aralık 2025 tarihi itibarıyla gözler, bu stratejinin uzun vadeli etkileri ve özellikle kripto para piyasalarının amiral gemisi Bitcoin (BTC) üzerindeki yansımalarında.
Yeni Jeopolitik Rüzgarlar ve Küresel Savunma Harcamaları
Strateji belgesinin temelinde, hem yurt içinde hem de yurt dışında önemli bir ekonomik ve askeri yeniden yapılanma yatıyor. Asya-Pasifik bölgesine yapılan vurgu dikkat çekici. Belgede, Başkan Trump’ın Japonya ve Güney Kore'den artan yük paylaşımı konusundaki ısrarı doğrultusunda, bu ülkelerin savunma harcamalarını artırmaları gerektiği açıkça belirtiliyor. Özellikle "Birinci Ada Zinciri'ni caydırmak ve korumak için gerekli olan yeni yeteneklere odaklanarak" harcamaların yükseltilmesi isteniyor.
Ayrıca, ABD’nin Batı Pasifik'teki askeri varlığını güçlendireceği, Tayvan ve Avustralya ile ilişkilerinde de savunma harcamalarını artırmaları yönündeki söylemini sürdüreceği ifade ediliyor. Analistler, bu tür devasa harcamaların finansmanının, kaçınılmaz olarak dünya genelinde daha fazla devlet borçlanması ve tahvil arzı anlamına geleceğini belirtiyor. Bu durum ise tahvil getirilerini, sermaye maliyetini ve enflasyonu yukarı çekecek, merkez bankalarının faiz indirimlerini zorlaştıracak, hatta etkisiz hale getirebilecek bir senaryoyu işaret ediyor.
Enflasyon Hayaleti ve Merkez Bankalarının Çaresizliği
Stratejinin ekonomik etkileri bununla sınırlı değil. Zaten yüksek borçlu birçok gelişmiş ülkenin artan borçlanması, mali kriz risklerini de beraberinde getirebilir. Dahası, belgede "kitlesel göç çağının sona erdiği" açıkça ifade ediliyor. Bu, ABD'nin geçmiş yıllardaki hızda ucuz işgücü ithal etmeyebileceği anlamına geliyor. Uzmanlar, bu durumun ücretlerin yapışkan kalmasına ve enflasyonu daha da körüklemesine yol açabileceği konusunda uyarıyor.
Tüm bu gelişmeler, geleneksel olarak enflasyona karşı bir koruma ve güvenli liman olarak görülen varlıklar için olumlu bir rüzgar yaratıyor gibi görünüyor. Altın, bu senaryodan en çok faydalanan varlık olarak öne çıkıyor. Nitekim altın fiyatları, ABD 10 yıllık tahvil getirisinin %4'ün üzerinde kalmasına rağmen bu yıl %60 oranında kayda değer bir artış kaydetti.
Önümüzdeki hafta Fed'in gösterge faizi 25 baz puan düşürerek %3.5 seviyesine çekmesi bekleniyor. Ancak güvenlik stratejisinin küresel genişlemeyi gerektirmesi, keskin faiz indirimleri olasılığını oldukça zayıf gösteriyor.
Bitcoin'in Dijital Altın Testi: 2025 Karnesi Zayıf
Peki ya "dijital altın" olarak lanse edilen Bitcoin (BTC)? Ne yazık ki, kripto para piyasasının gözdesi, bu yılki beklentileri karşılamakta zorlandı. Altın zirve yaparken, Bitcoin yılbaşından bu yana yaklaşık %5 düşüşle $89,648.37 seviyelerinde işlem görüyor. Analistler, giderek mali açıdan daha cesur hale gelen bir dünyada Bitcoin'in gerçekten dijital altına dönüşüp dönüşmeyeceğini ancak zamanın göstereceğini belirtiyor.
Japonya'dan Gelen Yeni Tehdit: Yen Carry İşlemlerinin Çözülmesi
Bu karmaşık tabloya bir de Japonya'dan gelen potansiyel bir risk ekleniyor. Japonya'nın yüksek faiz oranları, Yen carry işlemlerinin çözülmesini tetikleyebilir. Genellikle güçlü bir Yen, makro portföylerde riskten kaçınma ile eş zamanlıdır ve bu dinamik, Bitcoin'in Kasım ayındaki düşük seviyelerinden toparlanmasına yardımcı olan likidite koşullarını sıkılaştırabilir. Piyasa gözlemcileri, küresel finansal istikrarın hem jeopolitik gerilimler hem de merkez bankası politikaları arasındaki ince çizgide seyrettiğini vurguluyor.